Makaleler

Amina Lawal'ın recm davasının ardından

Yasemin İnceoğlu
Aşağıdaki e-posta mesajı okuyan çoğu kişi gibi belki siz de dilekçe imzalayıp kopyalayarak yeni bir e-posta ile elinizdeki tüm adreslere göndermiştiniz. Önce mesajı hatırlamakta yarar var: AMİNA LAWAL 3 HAZİRAN?DA RECM EDİLECEK-LÜTFEN OYLAYIN, Zina ile suçlanarak 19 Ağustos 2002?de recm (taşlanarak öldürülme) cezasına çarptırılan Amina Lawal hakkındaki karar, Nijerya Yüksek Mahkemesi tarafından onaylandı.
Ceza, Amina?nın bebeğini emzirebilmesi için ertelenmişti. Bu kez 3 Haziran infaz tarihi olarak belirlendi. Davanın gelişimini izlemediyseniz, belki bilmek istersiniz: Amina?nın bebeği zina kanıtı sayılıyor. Babaysa başına gelebilecekleri anlar anlamaz her şeyi inkar etmişti. Amina?nın davasını Uluslararası Af Örgütü?nün İspanya şubesi izliyor. Örgüt, Nijerya hükümetinin, verilen ölüm cezasını kaldırmasına yetecek sayıda imza toplamaya çalışıyor. Benzer koşullarda mahkum edilmiş olan bir başka Njeryalı kadın, Safiye buna benzer bir kampanyayla kurtarılmıştı. Dilekçeye verilen imzaların sayısı 4 Mart?ta 2.6 milyonu bulmuştu. Ancak 6 Mayıs 2003?de Uluslararası Af Örgütü, tüm resmi web sayfalarında Amina Lawal?ın 3 Haziran?da recm edileceği haberinin (yukarıdaki haberin) yanlış verildiğini, bu tarihin Lawal?ın duruşma günü olduğunu, bu tür yalan haberlerin, yalnız uluslararası Af Örgütü?nün saygınlığını zedelemekle kalmayıp, aynı zamanda Lawal?ı ve Nijerya?daki kadın haklarını savunmaya çalışanların işlerini zorlaştırdıklarını ifade etmişti. Nijerya?da şeriat yasasının uygulandığı on iki eyaletten** biri olan Katsina Eyaletinin Kurani Köyü?nde yaşayan 31 yaşındaki Müslüman kadın Amina Lawal boşanma sürecinde hamile kalmış ve orada uygulanan şeriata dayalı ceza yasasına göre zina suçundan yargılanıp taşlanarak öldürülme (recm) cezasına çarptırılmıştı. Yine Nijerya?da Safiye Hüseyni adlı 33 yaşındaki bir kadın zina yüzünden recm cezasına çarptırılmış ancak uluslararası baskı sayesinde kurtulmuştu. Her ne kadar Nijerya Federal Cumhuriyeti Haziran 2001?de ?İşkenceye Karşı Sözleşmeyi? onaylamış olsa da Kuzey Nijerya?daki Malliki mezhebinin şeriatı uygulama örneklerinin başında gelen recm?i, kırbaçlama ve amputasyon (organın kesilmesi) izliyor. Amputasyon cezasından nasibini alanlar arasında, 2000 yılında inek hırsızı Buba Jangebe ile üç bisiklet çalan Lawali İsa var. KADERCİ OLUYORLAR Yaşadığı kasabanın ortaokulunda kurye olarak yaşamını devam ettiren Jangebe artık adeta bir tövbekar olmuş, ?eskiden akrabalarım beni aramazdı,ben de onlara gidemezdim, artık görüşüyoruz ve Tanrı?ya şükrediyorum, iyi ki elim kesildi ben artık adi bir hırsız olmaktan kurtulup, dindar bir kişi oldum? gibi acıklı ve talihsiz açıklamalar yapıyor. İnsan hakları savunucuları ve kurbanların avukatları genelde bu kişilerin kaderci bir tutum sergilediklerini ifade ediyorlar. Amina Lawal da, ilk başlarda kaderine küsüp hiçbir tepki vermemiş, bu konudaki düşüncelerini şöyle açıklamıştı: ?Çocuğum için endişeleniyorum, ama biliyorum ki, Tanrı onu koruyacak, içinde bulunduğum durum için yapabileceğim bir şey yok çünkü Tanrı böyle olmasını istedi?. Amina?nın avukatlarına göre, Amina hem fakir, hem eğitimsiz (okuma yazma bilmiyor) hem de ne dünya, ne de ülkesi ve ülkesinde uygulanan şeriat yasaları hakkında fikri var. Nijerya?da, hakim görüş, sokakların daha güvenli olması için bu cezaların uygulanması gerektiği üzerinde yoğunlaşmakta. Yasaların ilk uygulanmaya başladığı Zamfara Eyaleti Valisi Alhaji Ahmed Sani, bu cezaların sayesinde suç oranlarında düşüşün yanı sıra, insanların davranışlarında da olumlu değişiklikler olduğunu iddia ederek şöyle demektedir: ?İnsanlar Tanrı?ya karşı sorumluluklarının daha çok farkına varmaya başladılar?. Ancak bu iddiaların aksine, bu uygulamalar ne insanları bilinçlendirmeye ne de barışı yerleştirmeye yarıyor. Aksine, uygulama adil olmaktan öte cinsiyet ayrımcılığını körüklemekte. Amina?nın çocuğunun babası, Lawal ile cinsel ilişkiye girdiğini inkar ettiğinde kolaylıkla paçayı kurtarabilirken, Amina?nın gizleyemediği en büyük kanıt çocuğu-boşandıktan on altı ay sonra doğan Wasila adlı kızı-idi. Yakın zamana kadar Amina Lawal?ın adını hiç duymamış olan dünya kamuoyu doğal olarak bu davaya büyük tepki gösteriyor. Baskı gruplarının başını insan hakları grupları ve sivil toplum örgütleri çekiyor. Türkiye Temsilciliğini Nazmiye Halvaşi?nin yaptığı ?Recme Karşı Uluslararası Komite?, Amina Lawal?ın cezasına karşı kitlesel bir kampanya başlatıp, geçtiğimiz 27 Mayıs?ta ve 3 Haziran?da tüm dünyadaki Nijerya Konsolosluklarının ve Brüksel?de Avrupa Parlamentosunun ve Nijerya?da mahkemenin önüne yürüyüş organize etmişti. Nazmiye Halvaşi son olarak 26.08.2003 tarihinde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer?e, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan?a ve CHP lideri Deniz Baykal?a birer mektup göndererek, Lawal?ın Türk vatandaşlığına kabulü için girişimde bulunmalarını talep etmişti. Ülkemizde geçtiğimiz Haziran ayında Mardin?in Yalımköy beldesinden 55 yaşındaki Hilal Açıl ve 35 yaşındaki Şemse Allak?ın barbarca öldürülmesi tüm gazete manşetlerine ve TV ekranlarına ?recm? olayı olarak taşındı. Şemse?nin kardeşlerinin de aralarında bulunduğu, yedi kişinin kurduğu pusu sonucu taşlanarak yere düşürülen ve başları taşla ezilen Hilal ve Şemse töre cinayetine kurban gitmişti. Şemse Allak ölünceye kadar Diyarbakır?da tedavi görmüş, cenazesine de Kadın Merkezi sahip çıkmıştı. YANLIŞ HABER DUYARSIZLIK YARATIYOR Medyamızın zaman zaman terminolojik hatalara düşerek-belki de Amina?nın recm davasından esinlenerek-yalan yanlış haber yapması namus töre cinayetlerini ?recm? olayı olarak sunması, ülkemizdeki ?kadına yönelik şiddet?in belirli kesimlerce kanıksanmasına, belirli bir duyarsızlığın da içselleştirilmesine neden oluyor. 1999?da kabul edilen şeriata dayalı ceza yasaları ile Nijerya?da ölüm cezalarına, işkenceye, insanlık dışı ve insanı aşağılayıcı cezalara kapı aralanmış oldu.İşte en büyük paradoks bu noktada başlıyor. Nijerya Anayasası yukarıda adı geçen cezalardan arınmış bir biçimde yaşama hakkını ve adil yargılanmayı garanti altına alırken, Nijerya da Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslar arası Sözleşmeye ve özellikle İşkenceye ve Başka Zalimce İnsanlık Dışı ve Küçültücü Ceza ve Muameleye Karşı Sözleşmeye (26 Haziran 1987) taraf bir devlet iken, nasıl oluyor da 21. yüzyılda böylesine barbarca, insanlık dışı bir olaya tüm dünya tanıklık edebiliyoruz? Amina?nın 27 Ağustos?daki duruşmasında Cumhurbaşkanı Obasanjo?nun onu affetmesi bekleniyordu. Ancak mahkeme kararını 25 Eylül?e ertelediğini açıklamıştı. Nijerya Cumhurbaşkanı Obasanjo bir yandan, politikacı edası ile İslami mahkemelerin işlerine karışmak istemediğini itinalı sözlerle açıklarken, diğer yandan her defasında da ülkesinde ölüm cezasının uygulanmasına karşı olduğunu ifade ediyordu. Hıristiyan Cumhurbaşkanı altmış milyonu aşkın Müslüman nüfusu karşısına almak istemiyordu doğal olarak. Tüm dünya kamuoyunun beklediği gün olan 25 Eylül?deki duruşma Amina?nın beraatı ile sonuçlandı. 25 Eylül 2003 Nijerya?da ?adaletin ve hukukun zafer yılı? olarak kabul edilmeli. Uluslar arası protestolara şiddetle maruz kalan Obasanjo artık rahat nefes alıp tükettiği saygınlığıGeri kazanma için elinden geleni yapmaya çalışacak. Amina?nın, Cumhurbaşkanı Obasanjo tarafından affedilmeyip de davayı mahkemede kazanması insan hakları savunucuları ve sivil toplum örgütleri başta olmak üzere tüm dünya kamuoyu için sevindirici bir gelişme. Bir ilki gerçekleştirdiği için bu örnek dava bundan sonra kanıt olarak kullanılabilecek.Diğer yandan insan haklarına saygılı bir kültürün yerleşip gelişmesine de çok önemli bir katkısı olacak. *Şeriat yasası'nın uygulandığı on iki eyalet: (Sokoto, Katsina, Jigawa, Borno, Niger, Bauchi, Zamfara, Kano,Yobe, Kebbi, Kaduna, Gombe)

Jurnal.net /

09.10.2003