Y.İnceoğlu,7.04.2008,
Doğu`ya ifade özgürlüğü dersi veren Avrupa merkezci bakış açısı, bazen İslami teröristlerle İslam halkları arasında ayırım yapamıyor.
`Fitna`, Hollanda
Parlamentosu`ndaki Özgürlük Partisi Lideri Hollandalı siyasetçi Geert
Wilders`ın İslam ve Kuran hakkındaki görüşlerine yer veren ve 27 Mart`ta
internette Liveleak video web sitesinde dolaşmaya başlayan 15 dakikalık filmin
adı. Arapçada da aynı anlamı taşıyan `fitne` dilimizde, bölücülük, bozgunculuk
anlamında kullanılıyor. Film adının seçiminden ne derece önyargılı ve İslam
düşmanlığı içerdiği belli. Filmin İlk iki saatte Hollanda dili versiyonunu 1.6
milyon kişi, İngilizce versiyonunu ise 1.2 milyon kişi izledi. Kuran`dan farklı
sureler içeren film `şok edici görüntüler` uyarısı ile başlıyor ve 2005`de
Danimarka`da çıkan karikatür krizinin baş aktörlerinden ünlü karikatürist Kurt
Westergaard`ın Hz. Muhammed`i terörist gibi gösteren (kafasında patlamaya hazır
bomba ile) karikatürü filmde izinsiz kullanılmış.
Wilders filmi yapma
amacını; `tehdit` olarak gördüğü İslam`ın gerçek yüzünü göstermek olarak
açıklıyor: "Müslümanlardan değil, onların kitabından ve ideolojilerinden
nefret ediyorum. Belki tüm Müslümanlar Terörist değiller ama teröristlerin
hemen hepsi Müslüman." 16 milyonluk Hollanda`da yaşayan 1 milyona yakın
Müslüman toplumun film sonrası gösterecekleri tepkilerin aşırıya kaçması
korkusuyla büyük önlemler alınmış. Fanatik Wilders, 2004`te yaptığı film
yüzünden Mohammed Bouyeri tarafından öldürülen yönetmen Theo Van Gogh ile aynı
kaderi paylaşmamak için güvenlik güçlerince çok sıkı korunuyor.Mesaj
Eşcinsellerin
asıldığı, insanların taşlandığı, kadınların kafasından vurulduğu filmde İslam
adeta barbar, hoşgörüsüz ve sapkın bir din gibi gösterilmeye çalışılmış. 11
Eylül saldırıları, Madrid`deki bombalama görüntülerinden sonra bir imamın,
"Allah Müslüman olmayanlar ölünce mutlu oluyor", bir başka imamın
"İslam Yahudi, Hindu, Budist ve Hıristiyanlardan üstün, Allah`ın tek
onayladığı yasa İslam`dır" sözleri gösteriliyor. Film şu mesajla bitiyor:
"Nasıl 1945`te Naziler, 1989`da Komünistler Avrupa`da yenilgiye
uğratıldıysa, İslam ideolojisi de bozguna uğratılmalı, Batı medeniyetimizi yok
etmelerine izin vermeden özgürlüğümüzü korumalıyız."
Hatta adeta
Müslümanlara, Kuran`dan nefret dolu sureleri çıkarmaları öneriliyor. Burada çok
açıkça bir eylem çağrısında bulunuluyor, 2005`de patlak veren 12 Muhammed
krizinden ayrılan en önemli yönü de; İslam dinine mensup herkese yapılan bu
çağrı. Gazeteler yayımlamayı kabul etmemelerine rağmen site `düşünce özgürlüğü`
adına video filmini yayınladı.
Yasemin İnceoğlu ve
İnci Çınarlı`nın Westminster Üniversitesi`nde 2006`da sundukları `Global Medya
ve Uygarlıkların Manipülasyonu` adlı tebliğde ifade ettikleri üzere;
"Düşünce, ifade ve basın özgürlüğü büyük ölçüde 2. Dünya Savaşı sonrası
başta ABD ve Batı Avrupa olmak üzere dünya gündemine, siyasi, hukuki ve
mesleki-teknik bir kavram olarak girdi. Şüphesiz ki ifade özgürlüğü hakkı,
demokratik toplumlarda diğer insan haklarının uygulanmasını korumak için
gerekli, Ayrıca, mutlak ve sonsuz bir ifade özgürlüğünün bulunmaması nedeniyle;
ifade özgürlüğü aşağılama, saldırma, şeytanileştirme, hakaret etme ya da yafta
yapıştırmak hakkı vermez. Günümüzde `Biz` ve `Onlar` kutuplaştırması ile, İslam
kimliğini `Öteki` olarak betimleyerek, Batı dünyasının `öteki` hakkındaki derin
cehalet ve önyargısı manipüle edilmekte, `Evrensel medeniyet`, `Batı`daki Biz`e
gönderme yaparak `Doğu`daki Onlar`ın `medenileştirilmeleri`nden kendilerini
sorumlu tutmaktalar.
"Doğu`ya
sürekli ifade özgürlüğü ve demokrasi hakkında ders veren Avrupa merkezci bakış
açısı da zaman zaman `öteki`nin de insan haklarını görmezden gelip `İslami
teröristlerle tüm İslam halkları arasındaki ayırımı yapamama` aczine
düşmektedir. Şüphesiz bugün demokratik olma çabası içinde olan hiçbir toplum
şiddet eylemine onay vermeyecektir. Karşılıklı anlayış ve saygıya dayalı
kültürlerarası bir diyalog başlatabilmenin en temel şartı; kelimeleri ve
imgelerin gücünü manipülatif olmadan kullanmaktır. 11 Eylül saldırılarının
ardından yükselen, İslam=Terörizm denklemini güçlendirerek, gerek yabancı
düşmanlığını gerekse İslam düşmanlığını sürekli provoke etmek İslam dinini
kötüye kullananların da lehine bir süreci başlatacaktır."
Diğer yandan bu son
krizde tanıklık ettiğimiz üzere, çok kaynaklı ve kontrolsüz bir `dijital
demokrasi` ortamının, yatay ve demokratik bir kamusal iletişim ortamı
yaratması, kesinlikle `fitneci`liğine engel oluşturmamaktadır. `Enformatik
anarşi` ve `dijital terörizm` ortamının da her türlü şiddet olayını provoke
etme riski taşıdığı göz ardı edilmemelidir.Yasemin İnceoğlu: Galatasaray
Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik ve İnternet Yayıncılığı
Radikal07.04.2008